Pazar, Ağustos 22, 2010

Öylesine

merhaba tekrar,

bir kaç kez birşeyler yazdım ve sildim. bir sürü güzel fikir, düşünce, yazılası.. ama sildim işte. bu yazma fiili ilginç gerçekten. hele düz yazı çok ilginç. hele ki kurgu değilse. bir kurgu olsa, düşüncelerin ve duyguların bir ağırlık noktası olur genelde. bir an; o an kristalleşir ifadeniz, tam hedeften vurur, anlatırsınız.. ama herhangi bir şey yazmak kolay değil. bu zorluk hali de varlık durumunun ta kendisi değil mi? olmak ama ne için? yazmak ama ne demek? halbuki yazmak güzel.. olmak da!

bu amaç edinme meselesi beni kızdırıyor gerçekten. yazmak adına yazmak; olmak adına olmak neden olmasın? bu yoksa natürmort hali mi? hani şu ölü doğa dedikleri.. still life. sadece olmak! yani cansız varlıklar gibi. bu mu istediğimiz? şu aşırı hareketli, gürültü ve patırtılı dünyada bir kenar süsü mü olmak? ama o patırtıyı kim yaratıyor? bu karmaşada benim payım yok mu? arabayla önünden geçiğim yayaya göre karmaşa yaratan ben değil miyim? ya da öğrencime göre onu bombardımana tutup kafasını açmak zorunda bırakan olumlu/olumsuz güç? o zaman neden kendimi böyle göreyim ki? herkes kadar dinamizm yaratıyorum.. kendiliğinden oluyor. hayatım böyle. ama raftaki çerçevenin içindeki gibi kayıkların önündeki masada oturup duran halim gibi mi olmak istiyorum acaba? bunlar felsefi konular. deneyimin dışına adım atarak bilimsel tarafa sığınabiliriz her an. deneyimin içi ya da dışı.. kendin ya da bilgi.. kendini bilgiye çevirsen?? saptı burası, kapatıyorum.. iç ve dış bence birbiriyle ilişki kuramaz. bu sadece şiirde olabilir- ancak şiir yaklaşılabilir buna.

bu kadar efendim. ama yukarıdaki mesele de kafa patlatılacak bir meseledir. ama daha da büyük mesele, kafayı patlattıktan sonra ortaya saçılan şeyleri sevip, barışıp, en olmadı tatlı bir hüzünle sahip çıkarak gerekli yerlere yerleştirebilmektir. bunu yapamıyorsanız asla kafanızı bir şey için patlatmayınız!
sevgiler

not: çeşit çeşit komposto yapıp, atmayıp temizlediğim yörsan süt ve çeşme meyve suyu şişeciklerine doldurup, dolaba sıra sıra dizip oğluşa içiriyorum, aferin bana! ;)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder