İki arada bir derede kaçıverdim buraya. Bu dere olmasa Bahar kendisi için ne yapacak gerçekten? Kapı aralığından bir yere sızmış gibiyim şu an. Bir solucan ya da kara delik açıldı ve beni içine aldı. Müteşekkirim! nasıl bir aralık bu? Tarif edeyim:
Akşam yemeği yendi. Tüm mutfak arkama dizilmiş vaziyette. Aslında arkamda değil- ben arkamı döndüm. Masama oturdum. Teoman sağlıklı yemeğini yedi. Kilo vermem dursa da almıyacak şekilde memnun mesut yemeklerini yapıp yiyorum ben de, bunu da demeden geçmeyeyim- ayrıca yarın ultrasona giriyorum, aç kalmam lazım uzun süre.. Yumak'ın önüne bir yer fıstığı atıldı, coşsun oynasın, yuvarlasın, kovalasın, sonra da kemirip yesin diye.. masa boşaltıldı, bütün bulaşık arkaya- görmeyeceğim şekilde dizildi.. Allahtan sırtımızda gözümüz yok- yıkıcı olurdu gerçekten! neyse.. Banka arandı, internet şubesi neden vs, vs, vs.. diye halledildi..Sınav kağıtları masaya alındı, 3-5 tane okunacak, arkadaki bulaşıklar öyle tüketilecek- arada verilen 15 dklarda. Bu sınav kağıtlarının tamamı bir oturuşta okunamaz- bir tür işkence olur bu. Güzel beyin hücrelerimiz nerelere gidiyor! neyse..
Yani şu ki, intenet şubeciliği hakkındaki mesele çözüldü, bilgisayar kapanırken blogumu hatırladım ve işte kaçıveridm buraya!!
Kafamdaki editör başka konu bellemişti halbuki. Gçen son 4-5 haftanın yıkıcı duygu fırtınalarında hayatta kalmaya uğraşırken öğrendiğim bir kaç temel mi temel hayatlık prensip hakkında yazacaktım. Yine de diyeyim:
Duygular. İçimizde açan çiçekler. Bahçemizin renkleri. Kime açtıklarından çok, açılışlarını, güzelliklerini, mevsimlerini takdirle, şükranla yaşamamız gerektiği! Güzel duygular böyle.
Zor duygularımıza da sabır göstermemiz gerektiği!
Evet, bu duyguların dışarıdaki hayattaki nesnelerini değil, bizzat kendi duygu bahçelerimizle ilgilenmemiz gereği. Nesnesini nasıl kontrol edelim? nasıl yönlendirelim? bu bir başka insandır. başka varlıktır. bizden farklıdır. Biz onu bilemeyiz, sahip çıkamayız- ama kendi malımız olan o güzelim içdünyamız? Buraya gözümüz gibi bakarsak kim orayı karartabilir ki? Kim zarar verebilir? Yeter ki malımızı, bahçemizi bilelim. Güzele sevgiyle, zor olana da sabırla bakalım.. Duygu ve tepkilerimizi yargılamayalım, bastırmaya çalışmayalım, onlardan kaçmayalım, kulaklarımızı tıkamayalım. Başka bir şeyimiz yok çünkü.
sabır ve sevgi.
sabır ve sevgi.
Yeri geldiğinde özenle iletişim. Biz ona sevgi ve sabırla bakalım, o da bizim hayatta yelkenlerimizi doldursun! İç dünyamız:))
Bu olsun.
Sevgiler:)
gerçekten de yeri geldiğinde özenle iletişim, özenli iletişim. sabır ve sevgi gösterildiğinde -ki bunlar zaten var sadece kimi zaman görmezden geliniyorlar- gerçekten de çözülemeyecek bir şey yok gibi. bu hafta bunu bizzat yaşadım :)))
YanıtlaSilevet, di mi? nedir bizi sabretmekten, kendimize veya karşımızdakine bir şans vermekten alıkoyan?
YanıtlaSil