Cumartesi, Aralık 18, 2010

Zor tabiat..

'temper' kelimesini nasıl çevirirsiniz? Fevrilik olabilir mi? Tabi, sonuçta bu negatif çağrışımlı bir kelime..'a sweet temper' duydum mu? hayır. 'Sweet nature/amiable nature' denir.. Bu 'amiable' sözcüğü de Jane Austen sözcüklerindendir.. neyse.. uzun lafın kısası bu 'temper' illeti bende var. Ne yapabilirim bu konuda? Etrafımdaki sevdiğim insanları gücendiriyorum, atmosferi deliyorum.. Haklı olsam da ne fark eder?

Bugün çocukluk arkadaşlarımla beraberdim. Bende güzelce tüm gün oturduk. Akşama doğru bizim çocuklar- artık hangisi bilmiyorum- bugün oyuncak gelen twister halkalarını benim Yumoşumun başına geçirmeyi akıl etmiş- ki bu benim minik kuşun akıl edeceği bir şey asla olamaz, neyse (sinirim hala geçmemiş galiba)- boynuna koyalım derken - ki öbür çocuğun evinde de bir kedicik var!- benim Yumoş pıt diye ön ayaklarını da halkanın içine geçiriverip,sonra da can havliyle kaçmış.. salona vardığında can çekişiyor gibi sesler çıkarmakla kalmayıp, her tarafı döküp dağıtacak türde panikle koşturuyordu.. twister halkaları- 2 tane!-ön ayakları ile göğsü arasına sıkışmış. bayağı bir süre hiçbirimizi yaklaştırmadı. sonra ben sakinleştirerek çıkarabildim. fakat bu arada çocuklara çok sıkı bir ültimatom çektim.. Kim yaptı bunu?? Her kimin fikriydiyse onunla ağır konuşacağım!! şeklinde.. Ve evet, işte bunları keşke söylemeseydim. Bunu duyan anne için de gayet gücendirici bir şey bu. Fakat o an, korkumdan dönüp de hayvana bakamadım bile- o kadar inliyordu ki, bir tarafı ya kesildi, ya da koptu dedim. neyse ki sadece plastik twisterlar sıkışmış..

İşte bu. Bir bu mu? 1 saat sonra, Teo'nun matematik fasiküllerini arkadaşıma göstereyim diye odasına gidiyorum.. oh! bizim çocuklar cam boyası ile tutmuşlar odanın camına bir güzel grafitti modunda içlerini dökmüşler! Tabi yine tepem attı, orada oğluma bir söylev verdim.. Sonra da aldırdım ellerine cam bezlerini, bir güzel sildirdim camları, neyse ki çıktı! bilemiyorum.

Bu fevri tabiatım sayesinde, haklıyken haksız hale düşüyorum. O an sanki içimden acaip şeyler kırılıyor, dökülüyor, saçılıyor.. Sorumlusunu bulup hesabını sormak o pisliği temizlemekten çok daha önemli görünüyor- o an öyle yaşanıyor- bul, cezalandır!!! bul, cezalandır!! sonra? ortalığı da topla, temizle, süpür...yani şöyle: olay senin dışında değil sanki içinde olmuş, onun hesabını sor.. yani içini ortalığa dök, boşalt.. sonra, dışardaki pislik bu şekilde 2 misline çıksın.. Sonra ikisini de topla bakalım, toplanabiliyor MU? Zor! Bilmem anlatabildim mi..

İçimizdeki dünyayı dışımızdaki dünyadan ayırt mı etmemiz gerekli bu şekilde? Sanırım evet. kopuk mu olmalı bu ikisi?asla! ama ayarı ne bunun? çizgisi ne? aklıma türlü cevaplar geliyor ama bunlar sadece akıl yürütmelerden ibaret. bu kadar akıl gemisine de kimin ihtiyacı olur ki??

sevgiler

4 yorum:

  1. Zor gerçekten. Bende de var bu fevrilik hali ama sadece en yakınımdakilere. Zavallı annem çekiyor bu huyumdan en çok. Sonra da üzülüyorum ama...

    YanıtlaSil
  2. evet.. birden geliveriyor bir köşeden, vur kaç yapıyor:(

    YanıtlaSil
  3. en azından içine bakabiliyorsun..Durumun,temperin farkındasın. Bu bile bence güzel bir farkındalık... Sanirim farkındalık çalıştıkça zamanla çöüzlmeler başlar, bırak ve keyifle izle...

    Bu kadar akıl yürütmeye gercekten belki de hic birimizin ihtiyacı yok... yaşamalı ve suçlamamalı insan kendini bazı durumlarda... ama akıl yürütmeyi kesmek icin belki de akıl yürütüyoruzdur, kimbilir :)

    YanıtlaSil
  4. :) aklın sonu yok.. acaba hissedebilmenin sonu var mı? duyumsamanın? duyarak yaşamanın sonu var mı? bak hiç oralara gitmiyoruz.. halbuki muhteşem olduğuna inanıyorum o dünyanın ben.. öyle saklı bir bahçe olarak kalmasa. orda yaşasak, hatta orada birleşsek .. arka değil herkesin ön bahçesi orası olsa! işte hayat diye buna derim ben!

    YanıtlaSil