Pazar, Mayıs 09, 2010

merhaba tekrar,
uzun zaman oldu yazmayalı. aslında yazmaya değer neyim var diye düşündüm arada. hayatımda tabi ki çok şey oluyor, ama yazılası şeyler mi? hani demiştim ya  ' sadece iyi şeyer' diye..

bugün anneler günü. pek çok şey yazıldı, çizildi, duygulu, sağduyulu yorumlar yapıldı.. insanların kırılgan hayatarına dokunulduğu gerçek. duyguların reklamı yapılır mı bilmiyorum- artık her şeyin reklamlarda ifadesi mümkün. reklamları -hele ki yenileri yeni çıkmış film gibi izlemiyor muyuz genellikle? ben bazen kendimi öyle buluyorum. öylece bakarken. o filmde bir şeyler arıyorum. ilginç değil mi?

oğlum ve ben gayet yorucu ve stresli bir hafta geçirdik. Teo 1-2 özel okulun ara sınıf sınavına girdi. sonuçlar bu hafta belli olur. cumartesi girdiği sınavın ardından babasına gitti, ben de eve döndüm. çok yorgun ve neredeyse hasta olduğumu fark ettim. neyse ki evelki akşamdan bir sürü yemeğim vardı, aç kalmadım- bu tür bitkinlik dönemlerinde tamamen tükeniveriyor insan ve ne ilginçtir ki, evindeki şeyler de birden tükenmiş oluyor! böyle kalıveriyorsunuz. bir sınav, yetişmesi gereken bir yazı- bir iş, hastalık.. neyse, bu tür dönemlere bir nevi temizlik dönemi olarak da bakılabilir, giden her şey yerine konur, hayat tıkır tıkır işler.. ama o tükenmişlik durumuyla yüz yüze gelindiği an gerçekten sıkıcı bir an. neyse, işte bunu yaşamadım. bir Woody Allen filmi koydum, Türk tiyatro tarihi çalışacağıma- bu imkansızdı zaten- film güzeldi tabi ki, evdeki yemeklerden bir sürü yedim. beni fil sanmayın- bilmiyorum filler çok mu yer- ama genelde çok az yerim. hatta o kadar az yerim ki, bir saat sonra karnım tekrar acıkır ve şaşarım- ne kadar az yediğimi unutup! resmen iştahını kaybetmiş bir kişiyim. ama dün gayet güzel yedim.. neyse. filmden bir saat kadar sonra oğlum geldi, o da hasta! babası hatta ibufen vermiş.. eh, tabi akşam ateş çıktı, ben de kıyamadım, yanımda yatmasına izin verdim.. ertesi gün anneler günü düşüncesiyle kendime duygusal baskı da yaptım tabi bu arada! kendi kendimin en büyük karabasanı ve duygusal manipülatörüyümdür :) ha bu arada, burada bir parantez açıp anneler gününün bu durumda kime hizmet ettiğini de tartışabilirz- bana etmediği kesin!

evet, asıl konuma gelebilmeyi başardım: anneler günü. bence yine de bir sakıncası yok. havada bir ortak değer ve duygunun asılı olduğu günleri seviyorum ben. bayramlar, yılbaşı, şu günü bu günü.. bence mahsuru yok. oğlumla anneme gittik. tchibo'dan kalp şeklinde pastalar almayı planlıyorduk ama Teo hafif ateşliydi, onu yormamak için eli kolu boş gittik. evden çıkarken de içimde bir mutluluk ve heyecan vardı, açıkçası 'anneler günü' sebebiyle. güzel bir şey yaplmasına vesile olduğu ve günlerin akışına başka bir heyecan, frekans kattığı için. anlamı hazır gelen bir gün!

görüşmek üzere, kendinize iyi bakın!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder