Perşembe, Mart 29, 2012

Eh başardık, Baharı getirdik:)
Sabahları risk alınarak ceket/montsuz çıkılıyor minik kuşu okula bırakmaya..
Taze bakla, çağla ve en muhteşemi taze sarımsak çıktı!
Bilgisayardan kafamı kaldırınca bakıyorum ki hala aydınlık
Servisten erken inip daha da çok yürüyesim var eve
Sabah havada güzel bir esinti eşliğinde taze bir bahar kokusu da var..
Mimoza ağaçları bu sene bana çok göründüler, şimdiye kadar neden saklanmışlar ki
Evde nerdeyse her pencereyi açıp da çıkıyorum sabahları! Yumak da pek mutlu o sebepten
Daha çok müzik dinliyorum!
Gel de tez izleme komitesine rapor yaz bu havada.. tabi çıkıp sokakta yazılacak, başka yolu yok... ABD dönüşü şöyle açık, büyükçe bir balkonu olan bir eve taşınacağım (benimkiler hep kapalı) ve o balkona bakan pencere ve kapılara şarap ya da portakal rengi tül perdeler asacağım. demirlerin içine de ful sakız sardunyaları yerleştireceğim, aşağı sarksınlar rengarenk.. Yumak da onların arasında hapşurup dursun!
Buraya yazıyorum!
sevgiler:)

Pazar, Mart 11, 2012

Biliyor musunuz..

Biliyor musunuz, benim tecrübe ile sabir bir bildiğim var:

Canımı sıkan her neyse karşımda güzellikle dinleyen birini bulup da onla paylaştığımda sözlerimi hep olumlu ve dile getirdiğim sıkıntıyı bir güzel pansumanlayarak, sarmalayarak bırakmış olmamdır. Yani, olayımla barışırım; onu günüme katarım, nerdeyse içimden bir şarkısını bile yakarım! Anlatmak, paylaşmak gibisi var mı?

Siz de deneyin, tüm bildiklerinizi, hislerinizi derli toplu bir dosta anlatırken, sonlarına doğru çözülmüş olur düğümler.

Evet, ne olmuş, sahildeki koşucuma tüm cesaretimi toplayıp salak bir laf ettiğimde gayet müstehzi bir gülüşle kısa bir cevap verip gitmesi, havaların bir türlü düzelmemesi, ki bu Mehtap Hanımcığımızın diyetini de bir nevi anlamsız kılan bir olay çünkü istiyorum ki artıl hafifleyeyeyim, tek kat giyindiğim günler gelsin ve üstümden kalkanlar sadece kaban, hırka olmasın.. Sonra oğluş da hastalandı; okuldaki sınav silsilesinin ardından biraz yorgun düşerek. canlarım yaa, yazık bu bebişlere! Cuma günü Teo'yu okulunda kontrole gittiğimde bir veli daha bekliyordu, oğlu geldi ve daha koridorda annesine çığlıklar atarak- muhtemelen o da hastaydı, eve gidecekti yemekten sonra, nitekim de gitti- "anne sosyal berbat geçti, 2 bile alabilirimmm" diye geldi.. annecik de "önemli değil canım, sonrakinde düzeltirsin" deyip giydirip götürdü öğrenciyi :) Bu benim de Teo'ya deyip durduğum şey. Takma kafana, beraber çalışırız, seni sınava alırım, kendine güven, bana güven, vs. Valla bu çocukların akademik streisne ayrı bir yazı gerekli. Ya seneye şu acaip yerleştirme sınavına girecek olanlar? hadi biz ABD'deyiz..Offf.. Benim bünyeme aykırı şeyler bunlar. Hiç bir sınava da düzgün çalışabilmişliğim olmadı şimdiye kadar, Allah biliyor da bizi ayırdı o işten diyorum! Neyse..

İşte Teo'cuğum öyle hastalandı. Judoyu da aksattık yine. Kuşağı kaptık ama sonrası yalan oldu! Vallahi daha yaacağım kafamı bozan başka şeyler de vardı ama bakın unuttum bile! Yazdıklarım yıkanan ve bloga kurumaya asılanlar olsun.. Yazmadıklarım demek daha bir-iki sefer idare eder!

Sevgiler:)