Pazartesi, Ekim 18, 2010

Fırsat bu fırsat..

Amanın bu anı kaçımayayım.. An benden kaçmadan, netbook önümde, çayım yanımda, sabah işleri halledilmiş- hem de en gözde büyüyeni: araba servise nihayet bırakıldı, çok şükür başardım:).. sonraaa.. e-postalar kontrol edildi, telefonlar edildi, ve hala oturmaktayım, kollarımı bile sıvadım, ve işte burdayım: yazıyorum!! Ohh, çok şükür:)))

Ne diyeyim, bu ikinci sabah kuşağı. Hala nedense okuldaki gibi zamanımı ders saatlerine ayırma eğilimim var benim. Ruhumun bazı parçaları gerçekten de sıralardan ayrılmış değil sanki.. Sabah /'ye doğru uyanıp kahvatı, minik kuşu okula bırakma derken birinci kuşağı atlatıyorum- sanki birinci ders geçiyor.. şimdi ikinci drste miyim? Yok, 2-3 arası uzun aradayım. Hani öğlenden evvel bir adet uzun 15 dk.lık tenefüs olur ya, orada:)
Keyifli bir tenefüs bu..

Mevsimlerin değiştiğine sanırımm artık komple şuurumla gark oldum. Alıştım. Okulların koşturmacası, havalar, kısalan günler, değişen yemekler, çorba ve ekmek krizlerim.. gerçekten de canım deli gibi ekmek çekiyor! Bu kış bol reçel, komposto ve ekmek yapmaya kararlıyım. E tabi bir de çorba. Mesela dün akşam muhteşem bir mantar çorbası yapmayı başardım. tarif yavaş yavaş aklıma geldi, çoktan başlamışken! Neyse ki arada benim minik kuş beni çağırıyor odasına (ki kendi gelse ne güzel olur diye düşünsem de) ve bu bölünmeler hoşuma gitmese de, iş başı yapınca mutfak tezgahında, tam da otantik tarif aklıma geldi. Nesi otantik? yok öyle bir şey:) Bu tarif bizim Ziraat Bankası'nın Tünel'deki muhteşem binasının en üst katında ahçılık yapan rahmetli (adını unuttuğum) ustacığın tarifidir, oradan otantik derim! ne güzel günlerdi.. O muhteşem semt ve onun hemen girişindeki, İsveç Konsolosluğunun karşısındaki Ziraat bankası Dış Muameleler Şb ve Dış İlişkiler Müdürlüğü. İkisinde de çalıştım. 1998'de ayrılıp Kentbank'a geçtiğimde 4 yıldır Dış İlişkilerde çalışıyordum.. O güzel teraslı yemekhanenin özel, kibar bir odası vardı, orada muhabir bankaları ağırlardık. O gün şöför balık pazarına yllanır, taze helva ve balık aldırıır, usat da muhteşem çorbası, güzel bir ızgarası, salatası ve helvasıyla güzel bir yemek çıkarırdı işte. Yemeklerinin hepsi çok güzeldi, özenliydi. Servisimizi de Emine Hanım yapardı, Allah'ım, ne kadar özenli, güler yüzlü, temiz, hoş sohbet bir hanımdır Emine Hanım! Çok severdim, canım.. O da galiba acaip bir şubeye tayin olmuş, Tünel'deki birimleri dağıttılar zaten oraya buraya, iyi ki ayrılmışım derim hep! Emine Hanım Bulgar göçmeniydi, bizin çaycımızdı. Ne güzel anılar, içim ısınır hep düşününce.. Ziraat bankasında çalışma hayatıma başlamam sayesinde iş ahlakımı ve görgümü hiç sekteye uğratmadım.. Çok iyi bir başlangıçtı, onun hikayesini ayrı yazarım. Gelelim ustamıza.. ne yazık ki kalp krizinden vefat etmiş, çok üzülmüştüm duyunca.. Bu mantar çorbası tarifi ondan, Allah rahmet eylesin diyelim:

Mantarları ince doğruyoruz,
1 çorba kaşığı kadar un,
2 - 3 çorba kaşığı kadar yoğurt,
et suyu, su
tuz, karabiber,
tereyağ

Mantarlar et suyunda 10-15 dk kadar pişiyor. Diğer tarafta yoğurt ve un karıştırılıp, pişen mantarların suyuyla açılıyor ayrı bir kasede, sonra yavaş yavaş karıştırılarak diğer mantarların pişedurduğu et suyuna ekleniyor, 15-20 dk da o şekilde yavaşça pişiyor. Tereyağ, tuz, karabiber ekleniyor, belki kırmızı biber de.. yakışır bence, ama ben çok acı tüketemiyorum!

İnanın güzel bir çorba bu!

Evet, bugün bu kadar olsun:)

yaprakların kızarıp bozardığı, rüzgarın hala centilmence estiği, yağmurun arada sırada hatırımızı sorup kaçtığı şu günlerin keyfini bol bol çıkarın:)
Sonbahar çook güzel:))))