Bir minik şiirimde şöyle demişliğim vardı galiba:
Herkesin dışarıya bakmak için
ne güzel pencereleri var
benimkiler ise
hep ayna!
Aynen! Yine içimde olan biten şeylerden dışarıyı göremez hale geldim.. Koptu dışarısıyla bağım. Ne tarafa baksam bir duygum, bir düşüncem, bir hüznüm, bir korkum.. ayy ayyyy ayyyyy.. kaç oradan, şuna sakın bakma, buna değme, şuna görünmeden hemen çık buradan.. İçimdeki yanardağ hareketlendi ve ben bunun karşısında acizim. Bu bir doğal afet, ne yapabilirim ki?
Kurulan düzenleri bozmak için.. Kenardan kenardan giden beni ortalara savurmak için.. Bellediğim doğruların geçersziliğine şahit olmam için..
Tekrar en baştan işe koyulmak için olsa gerek.
Demiştim ya ben hayatın suyuna selina açığım diye..
İşte bir kere daha sallanıyor, püskürüyor bendeki kaynak, yüzeye neler fırlatacak.. Bakacağım, onların üstünden yaşayacağım.. sonra onları baş tacı edip, işte hayatım diyeceğim, tutunacağım.. ve o noktada yine püskürecek, sallanacağım. Biliyorum.
Ben buna açığım.
Bunu anlıyorum, tanıyorum.
Yaşaması kolay değil bu sallantıları ama doğal afetler böyledir..
Çalkalanmak iyidir.. Hayatım bana bir kez daha sesleniyor: Ben senin değilim! Sensin benim olan, bunu gör!
Evet, ben hayatma aidim. Aklınız karışmasın. Sözün özünü edecek değilim, ama şu bana görünüyor artık: durduğum yeri görüp, kabullenerek yaşamayı başarmak gerekiyor..
Özlemler, itkiler, arzular, kaçışlar..Bunlar formula pistindeki o acaip araçlar gibi, vınn vınn gidiyorlar. Bunlara binmek insanı aptala çeviriyor. İnmek de dengesini alt üst ediyor.. o baş dönmesi.. Sanki hayatın dışına adım atmışız gibi. Sürreel boyuttaymışız gibi.. Bilemiyorum orası nefesimizi tutmamız gereken bir yer mi yoksa doya doya ciğerlerimizi doldurmamız gereken yer mi? Neresi orası?
Bilen varsa söylesin çünkü ben şu an oradayım ve sanırım bir süre de dönemeyeceğim!
Sevgiler
Herkesin dışarıya bakmak için
ne güzel pencereleri var
benimkiler ise
hep ayna!
Aynen! Yine içimde olan biten şeylerden dışarıyı göremez hale geldim.. Koptu dışarısıyla bağım. Ne tarafa baksam bir duygum, bir düşüncem, bir hüznüm, bir korkum.. ayy ayyyy ayyyyy.. kaç oradan, şuna sakın bakma, buna değme, şuna görünmeden hemen çık buradan.. İçimdeki yanardağ hareketlendi ve ben bunun karşısında acizim. Bu bir doğal afet, ne yapabilirim ki?
Kurulan düzenleri bozmak için.. Kenardan kenardan giden beni ortalara savurmak için.. Bellediğim doğruların geçersziliğine şahit olmam için..
Tekrar en baştan işe koyulmak için olsa gerek.
Demiştim ya ben hayatın suyuna selina açığım diye..
İşte bir kere daha sallanıyor, püskürüyor bendeki kaynak, yüzeye neler fırlatacak.. Bakacağım, onların üstünden yaşayacağım.. sonra onları baş tacı edip, işte hayatım diyeceğim, tutunacağım.. ve o noktada yine püskürecek, sallanacağım. Biliyorum.
Ben buna açığım.
Bunu anlıyorum, tanıyorum.
Yaşaması kolay değil bu sallantıları ama doğal afetler böyledir..
Çalkalanmak iyidir.. Hayatım bana bir kez daha sesleniyor: Ben senin değilim! Sensin benim olan, bunu gör!
Evet, ben hayatma aidim. Aklınız karışmasın. Sözün özünü edecek değilim, ama şu bana görünüyor artık: durduğum yeri görüp, kabullenerek yaşamayı başarmak gerekiyor..
Özlemler, itkiler, arzular, kaçışlar..Bunlar formula pistindeki o acaip araçlar gibi, vınn vınn gidiyorlar. Bunlara binmek insanı aptala çeviriyor. İnmek de dengesini alt üst ediyor.. o baş dönmesi.. Sanki hayatın dışına adım atmışız gibi. Sürreel boyuttaymışız gibi.. Bilemiyorum orası nefesimizi tutmamız gereken bir yer mi yoksa doya doya ciğerlerimizi doldurmamız gereken yer mi? Neresi orası?
Bilen varsa söylesin çünkü ben şu an oradayım ve sanırım bir süre de dönemeyeceğim!
Sevgiler